19 Kasım 2012 Pazartesi

Çocuklarda Saldırganlığin Nedenleri





Çocuğunuzun  saldırgan davranışlar göstermesini önemli bir sorunun belirtisi olarak yorumlamak gerekir. Çocuklarda saldırganlığın ortaya çıkması başlıca ebeveynlerin tutumları, ayrılık durumları, ebeveynlerin veya çevredeki modellerin gözlenmesi yoluyla oluşabilmektedir.

Çocuktaki saldırgan ve agresif davranışların anlaşılması için  anne ve babanın kendi davranışlarını incelemesi gerekmektedir. Anne ve baba çocuğu dövüyor, azarlıyor, sürekli cezalandırıyor, çocuğun açıklarını, yetersizliklerini sürekli konu ediyor ve eleştiriyor ve çocuğun neredeyse her davranışını engelliyorsa bu durum çocukta öfke, kızgınlık duygularına yol açmakta bu da saldırganlık olarak davranışa yansımaktadır. Çocuk aslında kendine yöneltilen şiddete karşı kendisini şiddet kullanarak savunmakta, ayrıca bu yolla içindeki kızgınlık, öfke, hınç duygularını yansıtarak dışarı atabilmektedir.  Saldırgan çocuklar ayrıca tahammülsüzdürler ve hemen çok kolay ağlayabilmekedirler.

Ayrılık durumlarında da saldırganlık en sık görülen davranışlardandır. Anne ve baba ayrılığı veya sevilen birini kaybı karşısında çocuk yaşadığı olumsuz duygularla başetmekte zorlanmaktadır. Anne baba boşanması, ebeveynlerden birinin çalışmak için uzun süreli seyahatlere çıkması veya uzun süreli hastalık nedeniyle evde olamaması, yeni doğan kardeşe daha fazla ilgi gösterilmesi gibi durumlar çocukta terkedilmişlik duyguları oluşturabilmektedir. Terkedildiğini düşünen çocuğun dünyaya güven duygusu sarsıldığından varolma, hayatta kalma kalma içgüdüsü tehdit altındadır. Acaba ortada mı kalmıştır, onu unutacaklar mı, kimse onu görmüyor mu, kendisine ne olacak gibi sorularla ifade edebileceğimiz kaygıların şiddeti doğrultusunda saldırgan agresif davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bu çocuklarda görülen saldırganlığa, ağlama, içe kapanma, geçimsizlik, hiçbir şeyden mutlu olmama gibi belirtiler de eşlik eder.

Öte yandan saldırgan davranışlar öğrenme yoluyla da ortaya çıkabilmektedir. Evde çocuğun, yaşına uygun olmayan şiddet içerikli filmler izlemesine izin verilmesi, anne ve baba arasında şiddet içeren bir iletişim olması, annenin kötü söz işitmesi, ailede kadının ikinci sınıf görülmesi, babanın maço ve saldırgan bir üslubu olması, çocuğun arkadaşlarından şiddet gördüğünde karşılık olarak “sen de ona bir tane vur” gibi yanlış yönlendirmeler neticesinde çocuk saldırgan davranışlar sergileyebilmektedir. Bu çocuklar babadan gördüğü gibi annelerine emretmekte, vurmakta, okulda kurallara sık sık karşı gelmekte, arkadaşlarıyla geçinememektedirler.



Çocuğumuzla Nasıl İlgileniyoruz?



Çocuğumuzun bedenen ve ruhen bütünlüklü ve sağlıklı gelişmesi için anne, baba veya bakıcısı olarak becerilerimiz üzerine düşünmek, çocuğumuzun gelişiminde ne kadar etkili olduğumuzu anlamamıza, değerlendirmemize yardımcı olacaktır.

Çocuk bize ihtiyaç duyduğunda veya bir sıkıntı yaşadığında ilgilenen kişi olarak tavrımız susturmak, ötelemek, reddetmek olmamalıdır. Çocuğumuz ister olumlu, ister olumsuz bir davranışta bulunsun, ilk olarak davranışını ne olduğunu, neden olduğunu, bu davranıştan ne anlamamız gerektiğini düşünmeliyiz. Elbette çocuklar davranışlarıyla anne babaya mesajlar verirler. Örneğin çocuk çok sevdiği yemeği dahi reddediyorsa burada kendisiyle ilgilenmemizi, bir sıkıntısını anlamamızı bekliyor olabilir.

Ama eğer çocuğumuzun davranışının altında yatan nedeni anlamaya çalışmıyorsak o halde çocğumuzla ilişkimizde kendimizi merkeze koyuyoruz demektir. Yani burada anne, baba veya çocukla ilgili kişinin istek ve ihtiyaçları önemlidir. Ebeveyn bu duurmda öncelikle çocuğunu onun doğal gelişimi, yeteneklerine uygun bir şekilde desteklemiyor tam tersine kendi kafasında çocuk nasıl olsun istiyorsa o şekilde yönlendirmeye çalışıyor demektir.

Eğer çocuğu anlamaya çalışıyor, gelişimini dikkatle gözlemliyor ve bu sayede neye ihtiyacı var veya neyden rahatsız oluyor kavrayabiliyorsak, çocuğu merkeze alıyor ve bu yolla onun gelişimini sağlıklı destekliyoruz demektir.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Yemek yemeyen çocuklar için öneriler







Çocuklarda iştahsızlık ve yemek seçme anne baba için sıkıntı verici bir durumdur. Her öğünün çatışma ile atlatılması çocuğu ve ebeveyni gerilim içinde bırakır. İştahsız çocuğa karşı sinirli, sert, dayatmacı bir tutum içinde olmak yarar getirmeyeceği gibi çocuğun agresiflik, inatçılık, hırçınlık gibi olumsuz özellikler kazanmasına da neden olabilir.

Çocuğun yemek problemleri ile annenin tek başına ilgilenmesi yerine anne baba birlikte ilgilenmelidir. Anne ve baba olarak çocuğunuzun yemek yemeyişinini nedenlerinin neler olabileceğini bulmaya çalışın. Bu nedenleri ortadan kaldırmak için birlikte çözümler üretmeye çalışın.

Aşağıdaki önerileri de çözümün bir parçası olarak uygulayabilirsiniz.

  1. Çocuğunuza öğünler arası abur cubur vermeyin. Yemeğini yarım braktıysa, çeşitli atıştırmalıklar çikolata ve abur cubur vermeniz sonraki öğünde tok olmasına neden olur. Bu da yemeği yemeyeceği anlamına gelir. 

  1. İki öğün aynı yemekleri vermeyin. Örneğin öğle yemeğinde fasulye, pilav, cacık verdiyseniz akşam da aynı yemeği vermeniz halinde çocuğunuz yemeğe ilgisini kaybedebilir.

  1. Alternatifleri deneyin. Unutmayın sizin de sevmediğiniz, ağzınıza koymadığınız yiyecekler olabilir. Çocuğunuz bir besin türünü seçiyor diye baskı yapmayın, zorlamayın. Bu sadece o besinden daha fazla tiksinmesine neden olabilir. Bir süre  o besini vermeyin ve farklı bir kaynaktan ihtiyacını karşılayın. Epey bir zaman geçtikten sonra çocuğunuzun sevmediği besini az miktarda başlayarak tekrar deneyebilirsiniz.  Çocuğunuz peynir yemiyorsa süt ve yoğurttan kalsiyum, protein ihtiyacını karşılayabilirsiniz. C vitamini için verdiğiniz portakalı yemiyorsa günde bir adet kivi veya onu da yemiyorsa küçük bir kase çilek de c vitamini ihtiyacını giderebilir. Kırmızı et yemediği zamanlarda protein ve demir ihtiyacını balık ve tavuk da aynı oranda sağlamaktadır.

  1. Sevmediği yemeği, farklı bir pişirme yöntemiyle deneyin. Örneğin zeytinyağlı kereviz yemiyorsa, beşamel sosla fırına verip pişirmeyi deneyin. Belki çocuğunuz kerevizi salata olarak sevecektir. Ispanağı sevmiyorsa yumurtalı veya börek olarak deneyebilirsiniz.

  1. Sevmediği gıdaları yemeğin içine gizleyerek verebilirsiniz. Örneğin et yemiyorsa çorbalarına et suyu veya kıyma koyup blenderdan geçirip verebilirsiniz. Sevdiği bir yemekle birleştirebilirsiniz. Örneğin makarna seviyorsa eti kıyma olarak domatesle bolonez sos yaparak verebilirsiniz.

  1. Pişirdiğiniz yemeklerdeki gıdaları alabilmesi için yemek sırası olarak en besleyici olanını tabağına koyun, daha az besleyici değeri olanları en sona koyabilirsiniz. En azından doyduğunda daha az besleyici olan yemekler tabağında kalabilir.

  1. Çocuklar yemeklerin görünüşünden etkilenirler. Sadece görünüşüne bakarak bir emeği isteyebilir veya reddedebilirler. Denemek istemediği yemeği yiyebilmesi için basit taktikler deneyebilirsiniz. Mesela ayırdedeceği yemeği yedirebilmek için o yemeğin olduğu gün çok sevdiği bir yemeği de beraberinde pişirebilirsiniz. Yemek sırasında sevdiği ve sevmediği yemekleri görmesini sağlayın. Yemeğe en az ilgi duyduğu yiyecekten  başlayın. En son sıraya koyduğunuz sevdiği yemekleri yiyebilmek için tabağına ilk konulanları da yiyecektir.  

  1. Çocuğunuzun yemeğini küçük tabağa koymayın. Bir porsiyon sebze yemeği küçük tabakta gözüne daha çok görünür. Oysa büyük bir tabağın içinde aynı miktar yemek daha az görüneceğinden çocuğunuz yemeğin yiyebileceği kadar veya daha az  olduğunu düşünecektir.

  1. Çocuğunuzun acıkması için açık hava aktiviteleri yararlıdır. Evin dışında veya parkta açık havada tüm bedenini kullanarak oynayan çocuklar çabuk acıkırlar. Çocuğunuzun evde fiziksel aktivasyon yönünden pasif kalacağını ve bunun da iştahına olumsuz etki yapacağını unutmayın. 

  1. Çocuğunuz tek başına yemek yemektense aileyle  veya o an evde kim varsa beraber yemek yemesi, yemek esnasında televizyon açılmaması yemeğine odaklanmasını kolaylaştırır.

  1. Yemek esnasında çocukla inatlaşmayın. Çocuğunuz kişiliğini korumak, direktif almamak için inatla hayır diyebilir. Bunun yerine yenilecek yemeği  bir seçenekle sunun. Örn: “Bu dolma yenilecek” demek yerine “Yoğurdu dolmanın üzerine mi dökeyim yoksa yanına mı koyayım”  diyerek yemeğin yenileceğini dolaylı yoldan belirtebilirsiniz. Diğer  yandan çocuğunuza seçme hakkı vermiş ve inatçılık yapmasını da engellemiş olursunuz. 

  1. Yemek yedikten sonra çocuğunuzu aferin, bravo gibi sözler veya çikolata  gibi aburcuburlarla ödüllendirmeyin. Çocuğunuz yemeği algılamak yerine ödülü düşünür her defasında. Aynı şekilde yemeyen çocuğu cezalandırmak, sofradan kalkmasını, odasına gitmesini söylemek de doğru değildir. Çocuk sofradan kendisi kalkmak isterse buna izin verebilirsiniz. Çocuğunuz sofradan kalktığında bir sonraki öğüne kadar atıştırmalık veremeyeceğinizi bunu kabul ediyorsa sofradan kalkabileceğini bun konuda biraz düşünüp kararını size bildirmesini isteyebilirsiniz. Eğer sofradan doymadan kalkan çocuğunuz bir sonraki öğüne kadar beklerse acıkacak ve kendiliğinden yemek isteyecektir. Anne ve babanın tek yapacağı iki öğün arasında atıştırmalık vermemektir. Bir kaç kez bu deneyimi yaşadıktan sonra aç kalmamak için öğünlerini bitirmesi gerektiğini kavrayacaktır. Maalesef bir çok anne baba çocuğunu bir şekilde eline muz, çikolata sürülmüş ekmek, tost, cips vererek veya zoraki öğünü yedirerek beslemekte olduğundan çocuklar açlık duygusunu tanımamaktadır. Bu durumda çocuk yemeği açlığın giderilmesinin verdiği haz duygusu eşliğinde yememekte, damak tadı geliştirememektedir.

7 Eylül 2012 Cuma

Normal Doğum




Normal doğum anne karnındaki gelişimini tamamlamış bebeğin kendiliğinden vajinal yoldan dışarı çıkmasıdır. Doğumu izleyen yarım saat sonrasında plasenta dışarı atılır.

Avantajları

-Kadın bedeninin programlı olduğu, kendiliğinden, müdahalesiz doğal yoldur. Bebeğin sağlığı açısından en iyi doğum şeklidir.
- Doğumdan bir saat sonra emzirme gerçekleşmediği takdirde bebeğin emme refleksi kaybolmakta, çocuk daha sonraki emzirme deneyimlerinde emmede, memeyi tutmada zorluk yaşayabilmektedir. Normal doğumda anne doğumdan hemen sonra bebeğini emzirebildiği için sağlıklı bir emzirmenin de temeli atılmış olur.
-Vajinal kanaldan geçerken temas ettiği yararlı bakteriler bebeğin bağırsak florasını oluşturur. Bu da bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir, daha az alerjik olmasını sağlar. Aynı zamanda kabızlık, ishal, gaz gibi sorunları daha az yaşamasını sağlar.
- Boğum gibi sancılı bir süreç sonunda dünyaya geldiğinde yaşadığı değişimler travma yaratmadan annesi ile kavuşur. Bebeğin ruh sağlığı için güven duygusu geliştirebilmesi bakımından anneyle hemen kavuşmasını sağladığı için normal doğum daha faydalıdır.

Dezavantajları

-Doğum sırasında uzun süre sancı çekme olasılığı
-Epizyotomi uygulanması halinde oturma, tuvalete gitmede yaklaşık 10 gün zorluk çekme ve bu süre boyunca yara bakımının yapılması.
-Vajinada yırtıklar, deformasyona bağlı ileride görülebilecek idrar kaçırma vb sorunlar.


NORMAL DOĞUMDA KULLANILAN DESTEK YÖNTEMLER

Suda Doğum

Suyun rahatlatıcı özelliği kullanılarak ağrı kesici, anesteziye başvurmadan kadının doğum yapabilmesini sağlama amaçlı normal doğumdur. Normal doğumun vücut ısısındaki su dolu bir küvet, havuz, şişme bir leğen vb bir şeyin içinde gerçekleştirilmesidir.

Avantajları

-Annenin suda rahatlama yoluyla daha az ağrı çekerek normal doğumu gerçekleştirmesi
-Ağrı kesici, anestezi  kullanılmaması

Dezavantajları
- Doğum yapılan suda bebek enfeksiyon kapabilir.


Epidural Anestezi ile Normal Doğum

Ağrısız Doğum olarak bilinen bu yöntemde anne adayına epidural aralıktan bir kateter yardımıyla anestezi verilmesiyle rahim kasılmalarına bağlı ağrı hissini ortadan kaldırarak normal doğumun gerçekleştirilmesi işlemidir.

Avantajları

-Bu yöntem de suda doğum gibi annenin daha az ağrı çekerek doğumu gerçekleştirmesine yardımcı olur.
-Bebek normal yolla dünyaya gelmenin avantajına sahiptir.

Dezavantajları

-Doğum sırasında tansiyonun düşme olasılığı
-Doğumdan sonra bir kaç gün süren baş ağrısı.
-Doğum esnasında bulantı hissi olasılığı
-Doğumun uzaması halinde bebekte kalp ritminde sorunlar oluşması olasılığı

3-6 aylar arası bebeğin gelişimi



 

Fiziksel Gelişim

-3-6 aylar arası büyüme ilk üç aydaki gibi hızlıdır. Bu üç aylık dilimde de çocuk ortalama 8 cm uzar.
-Doğumdaki ağırlığının iki katına ulaşmıştır. Günde ortalama 30 gram ağırlık kazanır.
-6 ay itibariyle çocuğunuz diş çıkarmaya başlayacaktır.
-6. ayda bebeklerin beslenmesinde anne sütü yetersiz kaldığından ek besinlere geçilir. Fiziksel
  olarak gelişkin çocuklarda doktorlarının onayı ile ek besinlere 4,5-5 aylıkken geçilebilir.

Psikomotor Gelişim

-Bebeğiniz 4 aylık olduğunda kucağınızda destekle oturaiblir.
-5. ayda nesnelere uzanır ve kavrar. Biberonunu tutabilir. Nesneleri ağzına götürür.
-Oyuncakları birbirine çarparak ses çıkarır. Çıngırağını sallar.
-Bir yandan öteki yana dönebilir
-6. ayında destekle oturabilir
-Nesneleri bir elinden öbürüne geçirebilir.
-Mama sandalyesine oturabilir.
-Karın üstünden sırtüstüne, sırtüstünden karın üstüne yuvarlanabillir.

Zihinsel Gelişim

-Seslerin sahiplerini ayırdedebilir.
-Agulama babıldama dönemindedir. Ba ve ga seslerini ayırdeder.
-Bu dönemde bebek nesnelere ilgi duyar. Ama bir nesneyi kaldırdığınızda onu bir daha hatırlamaz. O nesnenin ortadan kaldırılsa bile varolmaya devam ettiğini anlayamaz. Bu yüzden gözünün önünden kaldırılan nesneleri aramaz. Diğer bir deyişle “nesne korunumu” henüz gelişmemiştir.


Sosyal Gelişim

-Yabancıları tanımaya başlar.
-Refleksif gülmeler devam etse de 6. ay gibi anne babaya bilinçli gülmeler başlar.
-Tanıdığı birinin onu yattığı yerden alması veya ilgilenmesi için el kol, bacak hareketlerini hızlandırır ve sesiyle de buna eşlik eder.
-Anne babasını gördüğünde gülümser.

0-3 aylar arasında çocugun gelişimi






Fiziksel gelişim
-Bebekler ortalama 48-50 cm ve 3,3-5 kg ile doğarlar.
Yenidoğanın baş çevesi ortalama 35 cm’dir. Üçüncü ayın sonunda 40 cm. olması beklenir.
-Boy uzaması ilk üç ayda ortalama 8 cm’dir.
-Bebek vücudundaki ödemlere bağlı fazla suyu atmakta ve beslenmeye uyum sağlarken doğduktan sonraki  ilk hafta 300 gram kaybedebilir. Bu durum son derece normaldir, mamaya başlamanızı gerektirmez.
-Bir aylık bebek günün 18 saatini uyuyarak geçirir. Günde 8- 12 öğün kadar emebilir.
-1 aylıkken nesneleri net göremez. 20 cm kadar yakınlıktan biraz net görebilir. Parlak ve canlı renkli nesneleri daha kolay görür. 

Psikomotor Gelişim (Hareket-Denge Gelişimi)
-1 aylıkken yüzüstü konumdayken başını bir kaç saniye kaldırabillir
-1 aylıkken Yavaş hareket eden nesneyi kısa bir süre izler
-2 aylıken yüzüstü konumda kollarının desteği ile başını ve göğsünü yukarı doğru kaldırabilir
-Sırt üstü konumdayken kollarını kaldırabilir
- Bebek 3 aylıkken başını dik tutar ve etrafına bakmak için başını amaçlı olarak çevirir.
-Nesnelere vurmaya başlar
-Elleri ve parmakları ile oynar.

Sosyal-Duygusal Gelişim

-Annesinin kokusunu, sesini ayırdeder.
-Bir buçuk aylıkken anne ve babasının yüzünü seyredebilir. Bu en erken 4. hafta başlayacağı gibi maksimum 8. haftalıkken de başlayabilir.
-Sosyal gülümsemeler 5. ve 7 haftalar arasında başlar
-Annesinin yüzünü tanır, karıştırmaz. 
- Bebek genelde elleri ile oynar. İlk üç ayda bebeğin ilgisi dış dünyadan çok kendi bedenine dönüktür.

 

0-2 Yaş Döneminde Televizyonun Olumsuz Etkileri

Televizyon çocukların doğal keşfetme yeteneğini durdurmaktadır. 


0-2 yaş arası bebeklik anne karnından sonra tüm hayat içinde gelişimi en hızlı olduğu dönemdir. Özelilkle beyin gelişimi çok hızlıdır. Bebek doğası gereği sürekli hareketlidir. Özellikle yürümeye başladıktan sonra  sağı solu karıştırır, bulduğu nesneleri inceler, tanımaya çalışır. Bebek beyni bu keşfiler esnasında sürekli tarar, karşılaştırır, sınıflamalar yapar. Esasen tam bu sırada çocuğun zeka gelişimi sağlanmaktadır. Öte yandan anne ve babalar çocğuklarının neden bir türlü durmadıklarını sürekli etrafı karıştırdıklarını ve yapma denileni tam tersine yaptıklarını anlayamazlar. Bu durumla başa çıkmada televizyon can kurtaran simidi gibidir. Böylece ebeveynler yemek pişirirken, arkadaşlarıyla sohbet ederken veya herhangi bir meşguliyetlerinde rahat etme imkanı bulurlar.

Bir başka ebeveyn grubu da çocuğun zekasının gelişmesi için bebek kanalları açmaktadırlar.

Araştırmalar gösteriyor ki bebek kanallarının herhangi bir önemli yararı olmadığı gibi çocukların konuşmasını, kelime dağarcıklarının gelişmesini engelleyebiliyor bile.

0-2 yaş çocuklarda tüm gün tv önünde oturma gelişim açısından bir çok tehlike içeriyor.

İlk tehlike çocuğun zihinsel açıdan pasifleşmesidir. Zekanın sağlıklı gelişimi öncelikle uyaranlarla karşılaşmayı gerektirir. Örneğin bir çocuk bir elmayı ağzına götürdüğünde yuvarlaklığı, ısırdığında tatlılığı, elinde tutma çabası, düşürüp yerden almak gibi bir çok deneyim yaşamakta bu deneyimler sonucu zekası hep bir pozisyon almaktadır. Burada elma zeka üzerinde bir uyarıcı işlevi görmektedir. Aynı çocuk bu defa tahta bir küpü ağzına aldığında sert, köşeli olduğunu, az önceki elma gibi yuvarlak olmadığını, ısırılamadığına dair yeni bilgiler üretecektir. Bu basit faaliyetler sonucu çocuğun zekası gelişmekte yol almaktadır.

Fakat aynı çocuğu bu deneyimlerden mahrum edip tv karşısına koyduğumuzda çocuğun gelişimini büyük ölçüde engellemiş oluruz. Öncelikle çocuk tv karşısında sadece görme ve işitme duyusunu kullanmaka bu da zeka gelişmine sınırlı bir katkıda bulunmaktadır. Öte yandan fiziksel gelişimini de olumsuz etkilemektedir.
Nesnelerle temaas halindeki çocuk onlara dokunbilmekte, böylece sertlik, yumuşaklık, ılıklık, sıcaklık, soğukluk, ıslaklık, kuruluk, acılık, tatlılık vb gibi kavramları deneyimleyebilmektedir. Tuttuğu, çektiği, sürüklediği veya ittiği bir nesne ince ve kaba motor kaslarını çalıştırarak çocuğun psiko-motor gelişimini hızlandırmaktadır. Televizyon karşısında bir çocuğun bu gelişimi sağlıklı ve doğal olarak olması gerektiği gibi kazanması mümkün değildir. İnce motor kasları olan eller, parmaklar geliştikçe çocuğun deneyimleri zenginleşir. Artık küçük parçaları birbirine takar, çıkarır, ekler, büker, çekiştirir. Nesne ellerinin arasında şekilde değiştitikçe veya yeni görünümlere büründükçe çocuğun zekası hep uyarılır. Zekasının bu çağrışımlarla bulduğu şeyler başka şeyler düşünmesini sağlar ve bu yeni şeyleri de ince motor kasları geliştikçe gerçekleştirebilir. Yine ince motor kaslar geliştikçe, yapabilirliğin sınırları genişledikçe yeni girişmlerle zeka gelişir. Özetle fiziksel gelişim ve zihinsel gelişim birbirine bağlıdır ve birinin gelişimi diğerini de olumlu etkiler.

Tv karşısında çocuğun bu şansı yok olmakta, doğal merak duygusu uyarılamamakta, kendisine dayatılanı kabul etmektedir. Mesela bebek kanalları incelendiğinde arka fonda  sürekli dönen, kıvrılan silik şekiller, benekler olduğu görülür. Bebekler dönen, mekanik şeylere oldukça ilgilidirler ve bebek kanalları da bunun gayet farkıda olarak çocukları ekrana bağlamaktadırlar. Oysa bunun doğal olanı bebeğin nesneleri ellerinin içinde, yerde çevirip döndürmesidir. 2 yaşındaki bir bebeğin arabasının tekerini döndürmesi merakını sürdürmesi ve kendi başarması, incelemesi, birebir temasla tanımak yoluyla gelişmesi açısından daha değerlidir.  Bu yolla dikkatini bir nesne üzerinde yoğunlaştırmakta, takip etmekte, dikkatini sürdürmeyi ve uzatmayı kendi kendine geliştirmektedir.

Tv’de çocuğun dikkat süresini program belirler. Çocuk bir şeye dikkat ettiğinde görüntü bir süre sonra değişeceğinden dikkatini odaklayıp sürdürme ve geliştirme imkanı bulamaz. ekranda görüntü sürekli ve hızla geçtikçe bebekler ve çocuklar dikkat yoğunlaştırma becerielrini kaybetmektedirler. Televizyon sürekli çocuk üzerinde etkindir. Oysa televizyonsuz bir ortamda çocuk için dünya araştırma ve keşfetmenin doğal ortamıdır ve kendisi etrafındakileri işleme, zeka ve akıl süzgecinden geçirme şansına sahiptir. Televizyon ise çocuğun işlediği, zekasını ortaya koyduğu bir araç değil, tam tersine çocuğa sürekli ilgisi, amacı, zekasının doğal gelişim seyri dışında bir şeyler empoze eden yapay bir araçtır.

En iyisi çocuğun ilk iki yıl hiç televizyonla karşılaşmamasıdır. Daha sonraki zamanlarda günde iki kısa çizgi film izleyebilir. 20 dakikalık iki çizgifilm gün içinde 40 dakika eder ki bu da yeter bir televizyon izleme süresidir. Anneler çocuklarının televizyon izleme ısrarlarına dayanamazlar ve kapatmışlarsa da üzüntü duyarlar. Oysa tv kapatıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra çocuk kendisini oyalayacak bir sürü şey bulabilmektedir.